Yeni dost edinme potansiyelimi rafa kaldırmamış olmakla, yeni insanlara her daim kapım açık olmakla birlikte artık bu arayışımı rölantiye aldığımın farkındayım.
Hayatıma giren yüzlerce insan arasından binbir emekle, karşılıklı etkileşimle süzülmüş nadir sayıda insandır ancak "dostum" diyebildiğim. Her biri birbirinden farklı düşünce yapısında, her biri ayrı telden çalan insanlardır üstelik.
Hepsi aynı olan insanlarla çevrili bir yaşam da ürkütür beni. Sanki klonlanmış gibi çevremde, hep aynı muhabbetlerin kısırdöngüsünden korkarım çünkü. O yüzden her biri yaşamın ayrı bir rengine hitap eden, herbirinde hayatın başka bir yönünü yaşayabileceğim çok özel insanlara değer nefesim.
Kimi otuz yıldan süzülüp gelen, kimisi daha birkaç ay öncesi sızmış hayatıma, tanışıklık süresinden çok yoğunluk şekliyle ölçülen, paylaşılanların izleriyle kıymetlenen nice güzel insanlardır şansım.
Önüne gelene "dostum" diyenden de ürkütür beni. O zaman anlayamam değerimi karşımdakinin gözünde. Arkadaş çoktur ve olmalıdır da belki ama dostluk için nice emekler gerektir, nice badireler atlatmalıdır, nice derin izler yaşanmalıdır birlikte.
Yediğin içtiğin ayrı gitmesi de gerekmez. Araya yıllar girer bazen, yollar bir ayrılıp bir kesişir çok zaman sonra. Kaldığın yerden devam edebilirsin hala dostsan. Hatta yıllardır tanıyıp bir kez bile bir araya gelmeden de sürdürülebilir paylaşımlar, en derin sırlar.
Ama hayat koşuşturmacası ile mevcut eşine dostuna vakit ayıramazken yeni insanların peşine düşmek de açgözlülük gibi gelir bana. Hayatındaki insanları bir yere yığmak, insan biriktirmek gibidir sanki hep yeni kişilerin peşinde olmak.
Kendi adıma, benim için yetmiyor zaman bu hengamenin arasında. Daha çok derinleşmek daha çok paylaşmak istiyorum elimdekilerle. Kimbilir ne dostlukları kaçırıyorum kendi tercihlerimle ama sahip olduklarım kadar kaçırdıklarım da "ben" yapıyor beni.
0 yorum: