SAYFALAR

Facebook Twitter Instagram Google RSS

23 Eylül 2010 Perşembe

Ağız Tadı



Damaktan beyine, beyinden tüm vücuda yayılan bir hazdır ağız tadı. Yediğin her şeyden ayrı bir lezzet, tattığın her lokmadan ayrı bir keyif alabilmektir. Doyma derdini aşıp da yemeği zevke dönüştürebilme keyfidir biraz da.

Bu konu mutfak kültürü gelişmiş insanların yorum yapma hakkını gerektirir -ki kendimde bu hakkı göremiyorum- ama benim bahsetmeye çalıştığım ağız tadı daha çok, kıvamında bir yaşamdan duyulan memnuniyettir. Hani ne bileyim, bulunduğun ortam, birlikte olduğun insanlar, havanın sıcaklığı, hatta nemi, üzerindeki giysinin teninle uyumu, oturduğun koltuğun vücudunu ana kucağı gibi sarması örneğin, esen rüzgarın yönü, nasıl anlatsam, her şeyin tam olması gerektiği gibi ya da seni ne mutlu edecekse, neyi önemsiyorsan o an işte her şeyin bir arada tastamam oluverdiği andır. Bir sürece yaymak lüksse de en zirvede hissettiğin o doyumsuz an ve o anı takip eden onaylama, memnun olma, razı gelme durumudur.

Elbette o an tattığın yemek de dahildir bu lezzetler bütününe ama bir tek o yeterli değildir. Şikayet edecek bir şey bulamazsın, zaten aramazsın da. Daha bir saniye önce hayal ettiğin, belki de yıllardır olmasını istediğin şeyler harmanlanmış, belli bir “altın orta”da buluşmuş senin mutluluğuna hizmet ediyordur, sana da o anın keyfini sürmek kalıyordur.
Evet lokmanın tadı bu deyişin öncülüdür belki ama aynı zamanda sağlıklısındır da, dünya nimetlerinin tadını alabilecek kadarsındır; odak noktanı şaşırtacak, tersliklerden ve olumsuzluklardan uzaktasındır. Yaşamı mutluluğa dönüştürmek için gerekli alt yapı -ama senin çabanla, ama yaşamın hediyesiyle- önüne sunulmuştur. Sana düşen o anın tadını çıkarmak, anı olabildiğince sürekliliğe dönüştürebilmektir.
Yoktan yere dert yaratmamak, çözebildiğin sıkıntıları çözmeye çalışmak, çözemediklerini de artık dert etmemeyi öğrenerek katkıda bulunabilirsin lezzetin tazeliğini uzun tutmaya.

Her an her dakika bunu sağlamak zorunda da değilsindir aslında ama ipin ucunu da bırakmak bir tür vazgeçmişlik, bir tür unutup gitmişlik olacağından ne yapıp edip asılmalısın hayata. Anın zirve yaptığı zamanları çoğaltmak için yırtınmadan ama vazgeçmeden de aynı zamanda asılmalısın hayata.
...
Doğru insanlardan bir çevre kurmalı insan önce kendine, sorunları olan insanlardan değil ama sorunlu insanlardan uzak durmalı. Olmayı istediği yerleri daha sık ziyaret edip görmeyi istediği insanlara daha çok zaman ayırmalı.

Ucuz zevkleri olmalı sonra, her fırsatta kolay yoldan ucuz zevklere ulaşıp mutlu olabilmeli. Pahalı zevkleri de olacak elbette ve o zevkini yerine getirdiğinde kıymetini ayrı bir kefeye koyma yeteğine de sahip olmalı.

Yaşama değdiğini, nefesine dokunabildiğini hissettiği anları çok olan insan ağız tadı en yerinde olan insandır.

Allah ağzımızın tadını bozmasın, Tanrı Zeus’luk yapmasın…

Ahmet ORE


Kişisel yolculuğumda kendime yazılar: Sen Mutluluk Olmalısın... Bu hayat yeterince zor ve karmaşık, onu elimizden geldiğince güzelleştirmek ve kolaylaştırmak bize kalmış. Hayatta hiçbir şeyi yapamıyorsak bile en azından başkalarının hayatlarını kolaylaştırmaya çalışalım. Hiçbir şey değilse bile bir tebessüm belki? .............................. Bu sitede yer alan tüm fotoğraflar ve site içeriği aksi belirtilmedikçe şahsıma aittir. İçerik ve linklerde rastlayacağınız olası hataları ahmet@pariste.net adresine mail atarak belirtirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu yazı ile ilgili görüş, düşünce ve önerilerinizi yorum bölümüne yazmaktan çekinmeyiniz. İlginiz ve desteğiniz için teşekkürler.

0 yorum:

BİLGİ VE TEŞEKKÜR

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Powered by Blogger.