SAYFALAR

Facebook Twitter Instagram Google RSS

4 Eylül 2010 Cumartesi

Buğu

Asya ile Avrupa'nın ortasında, gönlü daha çok Anadolu'dan yana ama bir yandan da Rumeli ile oynaşan bir yapıdır Kızkulesi. Efsanesi Bizans'tan Osmanlı'ya uzanan, fırtınada yolunu şaşıran aşıktan bir hainin kehanetini yılanla acı sona erdiren masalların gizemli evidir.

İnce zarif bir yapı, kesinlikle çelimsiz ama görkemini afra tafrasından değil tamamen estetiğinden ve kültürel geçmişinden alan küçük ada devleti.

Her İstanbullu çocuğun hayaliydi bir zamanlar oraya gitmek. Bizim de efsanelerimiz vardı; oraya çıkmak yasakmış, asker izin vermezmiş, bir arkadaşın abisi sandalla gizlice çıkmayı başarmış türünden.

Ulaşılmazdı, belki de sırf bu yüzden ulaşılmaz kalmalıydı.

Sonra yine para kazandı. İstanbul'un sembolü olabilecekken bir holdingin sembolü olmayı seçti, seçtirildi. Restore edilip kültüel miras olması gerekirken, turistik avam bir mekana dönüştürülerek kendi kendini tüketen bir restoran oluverdi Kızkulesi.

Gitmemem gerekirdi, o büyüyü bile bile bozmamam gerekirdi ama çocukluk efsanelerim dürttü beni. Tıpkı perili köşke girmenin cazibesi gibiydi. Atladık yıllar önce bir gezi teknesine Salacak'tan kalkan, onca şiirime konu olmuş o gizemli mekana beş dakika olmadan varıverdik.


İtiraf ediyorum heyecanlandım ilk ayak bastığımda, sonra içine girdiğimde içim burkuldu. Daracık pencerelerinden İstanbul'u yaşamak mümkün değildi. Zaten yüzlerce yıl önce aşıkların hapisanesiydi bir nevi, onu da sineye çektik. Kuleye tırmanınca da hissedilmedi o büyü. 360 derece ayaküstü cafe'siydi sadece.

Biliyordum, ya oraya "bir arkadaşın abisi" gibi sandalla gizlice gidilmeliydi çok zaman önce yürekli davranıp ya da hiç ayak basmayıp hayalini kendi içinde büyütmeliydi.

Ama merak ağır bastı, gidildi, büyü bozuldu.

Şimdi kendini kandırmak için tekrar tekrar okuduğum şiirler kaldı geriye, okuyup büyüyü tekrar yaşatmaya çalışma telaşı bende.

...

Kızkulesi neler gördün sen
Bir güzel prensese ecel oldun
Balıkçılara iskemle
Şarapçılara masa oldun
Aşıklara samanlık
Ahmet Çelebi uçtu başından
Galata'ya sevdalandın
Kaç gemi geçti önünden
Kaç saltanat kayığını selamladın
Bizi de gördün mü söyle
Biz seni göremedik

Sen de görememişsindir
Camlar buğuluydu

Ahmet ORE


Kişisel yolculuğumda kendime yazılar: Sen Mutluluk Olmalısın... Bu hayat yeterince zor ve karmaşık, onu elimizden geldiğince güzelleştirmek ve kolaylaştırmak bize kalmış. Hayatta hiçbir şeyi yapamıyorsak bile en azından başkalarının hayatlarını kolaylaştırmaya çalışalım. Hiçbir şey değilse bile bir tebessüm belki? .............................. Bu sitede yer alan tüm fotoğraflar ve site içeriği aksi belirtilmedikçe şahsıma aittir. İçerik ve linklerde rastlayacağınız olası hataları ahmet@pariste.net adresine mail atarak belirtirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu yazı ile ilgili görüş, düşünce ve önerilerinizi yorum bölümüne yazmaktan çekinmeyiniz. İlginiz ve desteğiniz için teşekkürler.

0 yorum:

BİLGİ VE TEŞEKKÜR

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Powered by Blogger.