Direnmek zor hayatın akışına. Kendi hayatını kendi bildiğin gibi yaşamaya çalışmak zor. Bu görkemli sahnede verilen yardımcı rollerde çoğu zaman, en çok da figürasyonda bir pay bulup kendimize, büyük bir temaşada varolduğumuzu hissetmeye çalışıyoruz aslında. Çoğumuz da çoktan pes etmiş, silinip gitmek için uğraşıp duruyoruz bir an önce.
Yolumuz çizilmiş, rotamız verilmiş, en ufak bir sapmada çullanıveriyorlar adamın üzerine, izin vermiyorlar hiçbir şeye. Bunca zaman gidilmiş yolların izlerini takip etmemizi istiyorlar. Çünkü biliyorlar o zaman nasıl kontrol altında tutabileceklerini, nasıl ele avuca alıp köşeye kıstırmaya devam edeceklerini.
Zor iş kendin olmak, bunca imaj bombardımanında, bunca uyaranın etkisini kendi filtrenden geçirip gerçek benliğini koruyabilmek. Neyin kendine ait olduğunu bilip neyin dayatılmaya çalışıldığını anlayabilmek. Kendinle barışmak gerekiyor önce, ne her şeye direnmek ne de olduğu gibi her şeyi kabullenmek. Ne bir direnişin ne de bir pes edişin doğru ortası.
Öğretilmiş hayallerin peşinden gitmemiz isteniyor oysa. Uslu çocuk olup okumak, uyuyup büyümek gerekiyor bir an önce, askere gidip evlenmek, çoluk çocuğa karışıp iyi aile bireyleri olmak sonra. Hep bir itaat kaygısı, itaatsizliğin ille de anarşi doğuracağı yanılgısı. Hayallerimiz bile küçüklükten öğretiliyor; aslan oğlu oluyorsun babanın ya da prenses kızı. Oysa hayat seni ne aslan sınıfına koyuyor büyüdükçe ne de prenses masalını yaşıyorsun bu erkek toplumunda.
Binbir türlüsü var hayatın, binbir olasılığın var.
Hazır konservelerden uzak durmalı bu yüzden, umutları turşu kavanozlarına hapsetmemeli. Taze taze rüyaların olmalı, her sabah dalında olgunlaşan yeni umutların. Bırakmamalı insan onları kurutup yarınlara saklamaya. En çılgın hayalleri gerçekleştirmek için harcanmalı ömrün en kıymetli vakitleri.
Alıp başımızı gideceğimiz yer belli, bu oyunun final sahnesi. Perde son kez çekilirken üstümüze, "elimden geleni yaptım, güzel de yaşadım" diyebilmeli.
benim 80'li yaslarıma benzettim fotograftaki kişiyi..
YanıtlaSil